Sosyoloji (…) şeylerin, eylemlerin, eğilimlerin ve süreçlerin “zorunluluğu” ve “doğallığına” duyulan popüler inançların altındaki temelleri baltalamaya mahkûmdur. Onların oluşumu ve devamlılığına katkı yapan mantıksızlıkların maskesini düşürür. Zahiri kurallar ve normların arkasında yatan durumsallıklarla sözde tek olma iddiası taşıyan (yani diğerlerinin pahasına seçilen) olasılıkların etrafına kümelenmiş alternatifleri açığa serer. Sonuçta sosyolojinin işi, Milan Kundera’nın alegorisini kullanırsak, onları sahte temsillerle örterek gerçeklikleri gözlerden saklayan “perdeleri yırtmaktır”.Sosyoloji ne işe yarar? sorusu uzun zamandır tekrarlansa da zihinlerdeki şüpheler ortadan kalkmış değil. Bauman ile yapılan söyleşi, yakın tarihe damgasını vurmuş bir sosyoloğun gözünden bu soruya doyurucu ve eleştirel bir yanıt veriyor. İnsan deneyimi ile sürekli etkileşim içinde olan bir sosyoloji tarifi yapan Bauman, beslendiği kaynakların ve başta akışkan modernite olmak üzere kullandığı kavram ve metaforların öyküsünü cömertçe anlatıyor. Bütünlüklü bir bakış açısıyla hem mesleki yaşamından hem de sosyolojinin geçirdiği evrimden bahsediyor. Bauman, sosyolojinin yöntem bilime sadık olup olmaması üzerinden değil, deneyimle ve insanların yaşam sorunlarıyla yürüttüğü mücadeleyle kurduğu ilişki üzerinden yargılanması gerektiğini vurguluyor. Ona göre beşerî yaşamı tam manasıyla deneyimlemek ve anlamlandırmak için sosyolojiye ihtiyacımız var. Bu kitap yalnızca Bauman sosyolojisini anlamak için bir rehber değil, aynı zamanda içinde yaşadığımız dünyayı sorgulamamız ve kendi tarihimizi kendimiz yazmamız için de bir çağrı...