“Ömür boyu süren bir aşk üzerine harika bir kitap.” Frankfurter Allgemeiner Zeitung
“Klasikler gibi okunan bir senfoni.” Neue Zurcher Zeitung
“Serenad, Türk edebiyatında kalıcılaşacağı gibi, dünya edebiyatında da önemli bir yapıt olarak yerini alacaktır.” Prof. Dr. Onur Bilge Kula
“Yılın Favori Kitabı” Boston Globe Okurları - “Yılın En İyi Kitabı” PopMatters
2. Dünya Savaşı sırasında batırılan bir mülteci gemisinin hikâyesine dayanan bu etkileyici romanda, Almanya doğumlu yaşlı bir profesör, sevgili karısını en son gördüğü yeri ziyaret etmek için Amerika’dan İstanbul’a gelir. Maya Duran, İstanbul Üniversitesi’ndeki zorlu işi ile genç bir oğul yetiştirmenin zorluklarını dengelemeye çalışan bekar bir annedir. Maya, üniversitenin daveti üzerine gelen Prof. Maximilian Wagner’i ağırlamakla görevlendirilir. Başta, etrafında gelişen olaylara ve Profesör’e karşı kayıtsız görünse de altmış yıllık bu esrarengiz hikâye sayesinde kendi kökleriyle ilgili üstü kapatılan pek çok karanlık gerçeği yavaş yavaş öğrenir.
Yaklaşık 800 Yahudi mültecinin kendilerini Filistin’e taşıyan geminin Türkiye kıyılarında torpidolanması sonucu hayatını kaybettiği 1942 Struma felaketinden esinlenen Serenad, hem dokunaklı bir aşk hikâyesi hem de krizdeki insan ilişkilerinin gücünün unutulmaz bir anlatısı.
Pek çok dile çevrilen, özellikle İngilizce edisyonuyla dünyanın dört bir yanında okurlarıyla buluşan Serenad, müzik, edebiyat ve yakın tarihin iç içe geçtiği bir Livaneli romanı.
Serenad- Zülfü Livaneli Yorum: Bir yazarın büyüklüğü içinde yaşadığı toplumu yakından tanıması ile yakından ilintilidir. Zülfü Livaneli'de toplumumuzun içinde pek fazla görünmemesine rağmen ülkemizin, insanlarımızın olumlu,olumsuz özelliklerini en başarılı biçimde yansıtma bakımından büyük yazarlarımızdan birisidir. Serenad 'ı okurken kendimizi yakın tarihin pek konuşul(a)mayan konuları arasında gezinirken buldum. Hümanist bir bakış açısıyla bir aşk hikayesi gibi başlıyor bu eser. Gizemli olaylar içerisinde sürekli bizi merak içerisinde bırakıyor. Bunu yaparkende iyi kötü özelliklerimizi içinde barındıran toplumsal gerçekçilik fotoğrafı sunuyor. Universitede halkla ilişkiler uzmanı Maya ile Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde profesörlük yapan Wagner arasında oluşan insani ilişki ekseninde Dünya Tarihinin en acı olayları irdeleniyor. Anlatımı akıcı, tarzı yumuşak, cümleleri kısa, okunabilirliği ise mükemmel bir kitap bu. Başladığınızda hemen bitireceksiniz. Kitap dostlarına şiddetle tavsiye ediyorum
Hayatımda mutlu günlerim olmuştu elbette, ama mesele sadece mutluluk değildi. Önemli olan yaşadığını, hayatın bir anlamı, bir değeri olduğunu hissetmekti
Hepimiz içimizde , gizli, nazik davranışlarla üstü örtülen ama bir tehdit algıladığımız zaman hemen o Keskin dişleriyle ortaya çıkan bir timsah taşıyoruz.
Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz sarıl bana dedikten sonra sarılmanın ne anlamı kalır?