İlk yazdığı harf A olmalı. Ali’nin A’sı. Varsın sıra sandalye olmasın sınıfta. Toprağa yazmayı öğrenmeli, topraktan yazmayı, toprakla yazmayı. Parmağıyla yazmayı. Şairler nereye dokunsalar parmaklarıyla oraya yazılabilir. Havaya bile. Toprağa ve havaya. Denize ve kuma. Kuma ve güneşe. Şair parmak kaldırmışsa dünya titremelidir.
Şairler, varoluşun sırrına kayıtsız kalamayanlardır. Alışkanlığın perdelediği gözlere benzemez gözleri, “ayrıksı” bakarlar. A. Ali Ural, Türkçenin lezzetini, anlatının gücünü ve şair bakışının duyarlılığını harmanladığı Şairin Şairleri’yle yirmi yedi özgün şair portresi armağan ediyor Türk edebiyatına. Harcında, hayat ve ölüm var bu benzersiz portrelerin. Harcında, bilgi ve öykü. Biyografinin ötesinde bir çalışma bu. Bir şair, şiirlerinin tuğlalarıyla inşa ediyor şairlerinin evini. Şiirlerinin ve hatıralarının… Edebiyatın ölümsüz sahnesine perde arkasındaki kimlikleriyle çıkarıyor onları. Bunu yaparken taşı yoğuruyor, rüzgârı yükseltiyor, ateş parçası mısralarını kurgu ırmağında sürüklüyor. Şair A. Ali Ural, tam yirmi yedi kılıç çıkarıyor kınından. Türk edebiyatının gölgesine yirmi yedi kılıç saplıyor. Büyük Türk şiirinin yirmi yedi muhafızı mevzileniyor cephede.