... benim hepimizin parçalanmış özler olduğumuzu söylüyor: Bizi farklı, çelişkili yönlere çeken duygular, eğilimler, arzular yaşadığımızdan, neşe bizi şaşırttığı zaman onu saçıp savurmamız gerektiğinden ve onu israf etmemenin tek yolunun bu olduğundan bahsediyor.
İşte bu söz bende beklenmedik bir hüzün yarattı . Yaşadıklarımızı anlatmayı hayal etmek her şeyin bittiğini çağrıştırıyordu, oysa ben bitmesini istemiyordum, bulunduğum noktada , şu sınır çizgisinde kalmak istiyordum. Tam tamına öncesiyle sonrası arasındaki noktada .
Sihirli düşünce mi? Evet, olmayan anlamları görmemize , var olmayan neden sonuç ilişkilerini kurmamıza neden olan ve gerçeği düşüncelerimizle, sembolik ya da ritüel eylemlerle etkileyebileceğimize inanmamıza yol açan zihin mekanizmasıdır bu. Sihirli düiğnce, nazar ya da uğursuzluk inancının dayandığı ilkedir.
Yetişkinlerin çocuklarının onları duymadıklarını, duysalar bile neden söz edildiğini anlamadıklarını sandıkları o durumları bilirsiniz değil mi? Hepimiz lüçükken böyle sohbetler duymuşuzdur, nasıl olduğunu bilmemiz gerekir . Fakat sonra yetişkin olduğumuzda , bunu unutur ve çocuklarımızın sağır veya aptal olduklarını zannederiz ve duymalarını ya da anlamalarına -ve elbette yanlış anlamalarına- izin veririz.