"Erkeklere `Bu evde eksik oları sensin` dediğimizde, adamların yüzleri asılıyor. Biz kadınları, çok film izlemekle suçluyorlar. Keşke evlendikten sonra da ellerimizi tutabilselerdi. Başımızı dizlerinin üzerine yatırıp saçlarımızı okşasalardı. Erkekler evlendikten sonra bunları neden yapmıyorlar? Sahi, bunlar hep filmlerde mi yaşanıyor?"Derlermiş ki, bazı hayatlar zaman içinde bağlıdır birbirine. Çağlar içinde yankı bulan, eski bir çare ile zincirlidir ötekine.Yaşadığı acı gerçeklerden kurtulmak için Şamlı bir kocanın elinden Türkiye`ye kaçan genç bir kadının oğullarına kavuşmak için verdiği mücadelenin hüzün dolu hikâyesi, hafızalarınızdan kolay kolay silinmeyeceğe benziyor.İncir Kuşları, Sevmek Zorunda Değilsin Beni, Yatağımdaki Yabancı gibi çok okunan kitapların yazarı Sinan Akyüz’ün kaleminden genç yaşta Şam’da gelin olan Piruze’nin gerçek yaşamöyküsünü soluk soluğa okuyacaksınız....
Şam'a gelin giden Piruze'nin gerçek bir yaşam öyküsü. Babasının diplomat kimliği sebebiyle sürekli ülke değiştiren bir aileye sahip Piruze. En son Suriye'nin Şam şehrine tayini çıkıyor babasının. Piruze burada gönlünü yakışıklı ve çok da romantik olan Wassim'e kaptırıyor. Güzel sözler ve şiirleri Piruze'nin aklını başından alıyor âdeta. Ailesinin karşı çıkmasına rağmen Wassim ile evleniyor, üç tane de erkek çoğu oluyor. Ve bu masalsı rüya bir anda kâbusa dönüşüyor. Kıskançlıklar, şiddet, aldatmanın ardı arkası kesilmiyor.
Gerçek hikaye olması kitabı okurken daha bir sarıp sarmalıyor okuyucuyu. Aşk, evlilik, aile hasreti, vatan özlemi, kaçış, kaçamayış, hüsran, yeniden kaçmaya çabalayış.. ve sonunda çocuklarını geride bırakan gözü yaşlı bir kadının çaresizliğine dertlenirken buluyorsunuz kendinizi. Çocukları geride kalan bir annenin tesadüflerle, yıllar sonra evlatlarına kavuşma anına tanıklık ediyorsunuz. Bu kitabın devamı da var fakat ben henüz okumadım.
Bazı sahneleri gerçekten de yürek dağlayan cinstendi. Okuyalı dört yıl kadar oldu sanırım. Aklımda kalan kadarıyla su gibi akıp giden bir anlatıma sahipti.