Oniki Ada, yeni nesiller tarafından hemen hemen tanınmayan, bilinmeyen, yakın tarihimize ait dramatik hata zincirlerinin çok önemli bir halkasıdır. Unutmak, tarihe ve gelecek zamanlara kötülüktür. Köklü milletler zaman ve mekân muhasebesi yapar, kendisiyle hesaplaşırlar.
Bu eser bir yüzleşme ve hesaplaşma başlangıcıdır.
*Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerinin başarıyla sonuçlanması için Kıbrıs ve Ege Denizi ile ilgili meseleleri halletmesinin bir mecburiyet olduğu açıktır. Yunanistan, Ege Denizinde Türkiye ile ilgili problemlerini AB çerçevesine taşıyarak hem hareket alanını genişletmiş hem de Türkiye’yi hiç de gerekli olmayan birçok yükümlülüklerin içine çekmiştir. Öyle görünmektedir ki Türkiye gelecekte, AB üyeliği karşılığında Ege Denizi’ndeki egemenlik haklarından ve milli çıkarlarından taviz vermek durumunda kalacaktır. Son 3-4 yıldır Kıbrıs konusunda yaşananlar hatırlanırsa benzer tavizlerin yakın bir zamanda Ege adaları ve bunların ortaya çıkardığı problemlerde de görülebileceği endişesi yaygındır.
Adalardaki Türk eserlerinin ihtiyacı olan acil bakım ve onarımlarına izin verilmemektedir. Böylece adalardaki Türk eserleri zamanın tahribatına bırakılmış durumdadır. Osmanlı Türkleri tarafından yaptırılan camiler, medreseler, çeşmeler ve diğer sanat eserleri birer birer yok olmaktadırlar. Oysa bunlar adaların yakın döneminin tapularıdır. İstenilen, bu *tapu*ların ortadan kaldırılması ve buralardaki Türk izlerinin hafızalardan silinmesidir. Türkler, bugün bu adalarda bir avuç azınlık haline düşürülmüşlerdir. İşin en acı taraflarından biri de kendilerine azınlık muamelesi bile yapılmamaktadır.*