Livaneli’nin cesaretle ve derinlemesine ele aldığı bu roman, bir Shakespeare trajedisi yoğunluğunda. Yaşar Kemal
Yeni eseriniz, sizi Türkiye’nin politik ve kültürel hayatının en sembolik simalarından biri yapan muazzam yeteneğinizi gözler önüne seriyor… Jacques Chirac, Fransa Cumhurbaşkanı
Mutluluk romanında, Livaneli felsefi ve siyasi sorgulamalarını çok usta bir biçimde karakterlerinin psikolojilerine yedirmiş. Çok aydınlatıcı ve derinden etkileyici bir kitap, günümüz dünyasında dürüstlük ve samimiyet arayanlar için vazgeçilmez. Kirkus Reviews, ABD
Mutluluk, yalnızca harika kurgusuyla heyecanlı ve sürükleyici bir macera romanı değil; bunların ötesinde, gelenek ile modernlik, tarih ile bellek yitimi, din ile laiklik arasında bölünmüş Türk toplumu üzerine son derece güçlü bir analiz. Martine Laval Telerama, Paris
Livaneli, Mutluluk romanında da gelenek ve modernliğin çelişkisi içinde, her biri kendi mucizesini bekleyen, Meryem’in, Cemal’in ve İrfan’ın yollarını kesiştirirken; bastırılmışlık, töre, mutluluk, mutsuzluk, korku, tabular, şehvet ve bunalan burjuvazinin gölgesinde toplum yapısının tüm katmanlarını bu arayış ve keşfediş hikâyesiyle gözler önüne seriyor.
2006 yılında Barnes & Noble Yeni Büyük Yazarları Keşif Ödülü’ne layık görülen Mutluluk, yayımlandığı günden itibaren Türkiye’de ve dünyada çok ses getiren ve hâlâ geçerliliğini koruyan derinlikli bir Türkiye portresi, acı tatlı bir peri masalı.
Kitap, adının aksine okuru pek de mutlu etmeyen, ama düşündüren bir kitap. Okudukça mutluluk kavramının aslında ne kadar göreceli olduğunu fark ettim. Roman, töre ve namus gibi kavramların insan hayatından daha önemli sayılmasını sorgularken, bunu abartısız ama etkileyici bir şekilde yapıyor.
Meryem karakteri beni en çok etkileyen kişi oldu. Çok konuşmayan ama yaşadıklarıyla insana ağırlık çöktüren bir karakter. Onun yaşadıkları, özellikle kadınların bazı toplumlarda nasıl sessizce acı çekmek zorunda bırakıldığını gösteriyor. Meryem’i okurken oldukça öfke, zaman zaman da çaresizlik hissettim.
Cemal’in değişimi bana umut verdi. Başta töreye körü körüne bağlıyken, vicdanıyla yüzleşmesi romanın en güçlü yanlarından biri. Bu bana insanların her koşulda değişme ihtimali olduğunu düşündürdü.
Profesör İrfan karakteri ise her şeye sahip olup mutlu olamayan insanları canlandırdı gözümde. Onun yalnızlığı, maddi imkanların ya da eğitimin tek başına mutluluk getirmediğini çok net gösteriyor.
Velhasıl kitap, okuru rahat ettirmeyen ama bitirdiğinde insanda iz bırakan bir kitap. Bence bu roman, sadece bir hikaye değil, insanı kendi değerlerini ve bakış açısını sorgulamaya davet eden güçlü bir eser. Tavsiye ederim.
Bir nehrin suları bizi önüne katmış götürüyor. İnsanlar akıntıdan kurtulmak için kıyıdan sarkan dallara tutunmaya çalışıyorlar. Kimi din dalına tutunuyor, kimi milliyetçilik, kimi Kürtçülük; kimi ise nihilizme gömülüyor.
Kimse hayatından memnun değil. Herkes derin bir huzursuzluk içinde kıvranıyor, daha iyi bir hayata ulaşmak istiyor ama o yeni hayatın ne olduğunun da farkında değil.