Tarih sanılanın aksine olduğu yerde durmaz; insanların zihninde hiç durmadan yeniden yapılanır/yapılandırılır. Bu yeniden yapılanma/yapılandırma kimi zaman "icat" boyutuna bile varabilir, icatlara karşı durabilmek için reaksiyoner olmak yetmez; ideal olan proaktif olmaktır. "Misyonerin Soykırım Oyunu" konusunda Türkiye, uzun bir zaman reaksiyoner bir politikadan çok garip bir ilgisizliği seçmiştir. Bu ilgisizlik politikası, yalnızca uluslararası kamuoyu önünde değil Türk kamuoyu önünde de geçerli olmuştur. Son yıllarda Türkiye tarihin icadına karşı sesini yükseltmeye başlamıştır; ilgisizlikten reaksiyoner bir çizgiye geçişteyiz anlaşılan. Umarız proaktif çizgiye geçiş için de süreci başlatma konusunda geç kalmayız.
Batı için Doğu hala "barbar"dır; başka bir deyişle medeniyetten yoksundur. Bunun için Batı`nın Doğu`yu medenileştirme misyonu vardır. Batı için medenileştirmenin yolu emperyalizmdir; emperyalizmin keşif kolu ise misyoner örgütlerdir. Doğu barbar olduğu için Müslümanlar katledilirken sadece "endişe verici bir durum" söz konusu olur. Yahudi ve Hıristiyanlar savaş koşullarında bile ölürse soykırım olur. Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi Ermeni, Rum ve Süryanilerle ilgili olarak soykırım iddialarıdır. Bu bağlamda Türk`ün Anadolu`daki Milli Kurtuluş Savaşı, Yahudi ve Hristiyan çevrelere göre bir soykırımlar dizisidir. Türkiye`de genellikle tartışılan Ermeni Meselesi olmakla birlikte uluslararası mahfillerde Rum/Pontus ve Süryani konuları da pişirilmektedir.