“İşte işte, sanki semalardan dökülen, karşısında şu bayırın eteğinde yer yer parıldayan, denizin siyahlıkları içinde şurada burada ışıldayan bu ışıklar; işte dans ediyor; yağıyor; onlar da bir bârân-ı elmas, fakat hayatta yüksek şeylere tutkun gözler gibi aşağıdan yukarıya yağıyor; ta o semalara, o üzerinde gülümseyen nurlar, çalkalanan mailiklere doğru yağıyor. Bir rüya içinde ya da sihir âlemi karşısındaydı: Kemanların titreyen inlemeleri, filavtanın kahkahaları, sanki bu aletlerden, bütün bu kirişlerle tahta ya da bakır parçalarından sihirli bir nefesle canlanarak, kanatlanarak uçuşan küçük küçük nağmeler birbirine atılıyor; birinden ötekine bir ayrılık sedası, ötekinden bir ıstırap iniltisi, şundan bir özlem inlemesi, diğer birinden bir ümit cevabı çıkarak, bütün o biçare insan ruhuna mahsus acılıkların, tatlılıkların hazinesini taşıyor; mai siyah kelebekler gibi uçuşarak, birbirleriyle dudak dudağa bir kavuşma içinde dağılıyorlar, yükseliyorlar...” Halit Ziya Uşaklıgil, Mai ve Siyah’ta bir dönemin sosyokültürel durumunu gözler önüne sermiştir. Yazar, romanda okuyucuya dönemin yaşantısını Ahmet Cemil’in bakış açısından vermeye çalışmıştır. Mai ve Siyah, döneminin toplumsal sorunlarını gündeme getiren bir roman olmuştur. Yazar, dönemindeki birtakım sorunları, kahramanları vasıtasıyla okuyuculara açıklamıştır. Halit Ziya Uşaklıgil, bu romanda neslinin şair idealini ele alır, o zamanki sanat ve basın dünyasını yer yer çok gerçekçi çizgilerle tasvir eder.