Nasıl ki nergisler her bahar donmuş topraktan kendilerini gösterebiliyorsa ben de acıma dayanabilirdim.”
Zorlu bir boşanma sürecini atlatmaya çalışan Valentina, yıllardır görüşmediği annesinin öldüğünü ve ona Londra’da Kitap Bahçesi isimli bir kitabevini miras bıraktığını öğrenince Amerika’dan İngiltere’ye uzanan bir yolculuğa çıkar.
Çocukluğundan beri gerçek bir kitapsever olan Valentina Londra’nın en güzel semtlerinden birindeki kitabevini görür görmez bu masalsı yere âşık olur. Her girenin neşe ve huzur bulduğu Kitap Bahçesi, Valentina henüz bilmese de annesinin onun için hazırladığı sürprizlerle doludur. Ne var ki kitabevinin yüklü bir vergi borcu vardır ve Valentina annesinin mirasını yaşatmakla onu satmak arasında bir karar vermek zorundadır.
Londra’dan Sevgilerle, Londra’nın pastel renkli sokaklarında Valentina’nın kalbini yepyeni bir şehre açıp kayıplarını, kırgınlıklarını ve bitmiş evliliğini temize çekmesinin umut dolu hikâyesi...
Kitabı okumaya başladığımda yazarın daha önce okumuş olduğum bir diğer kitabı olan "Elveda Haziran"ın konusunu az da olsa hatırlattı bana.
Yine küçük sevimli ve huzur dolu bir kitabevi, yine kitapların sayfa aralarında saklanan anlamlı mektuplar ve yine heyecan dolu sürpriz sonlu oyunlar saklıydı yazarın satırlarında. "Kitap bahçesi" bir kitabevine verilebilecek en güzel isim olabilirdi...
Eşinden henüz ayrılan Valentina, çocukken annesi tarafından terk edildiği için annesine kırgın olsa da ölüm haberinin ardından vasiyetnamesi üzerine Amerika'dan Londra'ya rotasını çevirir. Kafası ve duyguları karmakarışıktır. Zamanla bilmediği sırlarla ve annesinin geçmişe dair yaşadığı duygularıyla o küçük mektuplar sayesinde yüzleşir.
1960 lı yıllar ile 2010 lu yıllar arasında gidip gelen bir hikâye. Bir bölüm Valentina'yı anlatırken bir diğer bölüm annesi Eloise'i anlatıyor.