Yüce Yaratıcı, insanı yarattıktan sonra onu başıboş bırakmamıştır. Doğruyu yanlışı ayırt edebilecek akıl gibi bir büyük nimet verdikten sonra, tek başına aklın yeterli olmayacağı ve onun da yanlış yapabileceğini bildiğinden insana vahyetmiş ve onunla iletişim kurmuştur. Allah ile insanın iletişimi kesintisiz devam etmiş, bu iletişimde bir zayıflama söz konusu olduğunda, insan Yaratıcısı ile iletişime kayıtsız kaldığında, yeni peygamberler ve yeni kitaplarla iletişim yenilenmiş ve sağlamlaştırılmıştır. Son olarak son peygambere inan Kur’ân ile bu iletişim son kez yenilenmiştir. Tüm insanlığa bir çağrı olarak inen Kur’ân, yetiştirmeyi hedeflediği müminlere yönelik hitaplarıyla onlara özel olarak seslenir. Kur’ân’da, seksen dokuz yerde "Ey iman edenler!" (Ya Eyyühellezine âmenû) ifadesi yer alıyor. Bu, bir medh/övgü hitabıdır. Bu ifadeyle başlayan ayetler müminlere çok önemli hükümleri bildiriyor. Onların iman sahipleri olduğuna dikkat çekerek imanın gereğini yerine getirmeye ve imanı korumaya çağırıyor. Bu ifadeyle Yüce Allah, inanan kullarını doğrudan muhatap alıyor ve onların imanlarını harekete geçiriyor. Ey iman edenler çağrısının ardından gelen emir ve yasaklar, İslam’ın en temel ilkeleridir. Bunlar, Müslümanların en fazla riayet etmeleri gereken hususlardır. Zira bugün Müslümanlar, en çok bu konularda gevşeklik göstermektedirler. Bu ilkelere uyulduğu takdirde, Kur’ân’ın hedeflediği seçkin ümmet oluşacak ve yeryüzü yeniden cennet günlerini, saadet çağını yaşayacaktır. Bu ayetleri bu inanç, bu bilinç ve bu heyecanla bir kez daha okumak; bu ayetleri her okuduğumuzda yahut işittiğimizde yeni bir heyecanla harekete geçmemiz bizim müminlik borcumuzdur. Zira çağrıda bulunan Yüce Allah’tır. O’nun çağırdığı kimseler ise, müminim Müslümanım diyen tüm müminlerdir.