Bir minyatür insan ustasıdır Çehov. Gördüğü, duyduğu, yaşadığı hemen her ayrıntıyı kendisine has üslubuyla yüksek zekânın süzgecinden geçirerek evrenselleştirir. Çehov okumak, insan ve hayat hallerinden doyumsuz yolculuklara çıkmaktır. İşte, böyle bir hikâyedir Küçük Köpekli Kadın. Meçhuliyetin yumağından çıkarılır herkesin bildiği, sevdiği bir özneye dönüştürülür. Görülenle görülmeyenin arasında umulmadık ışık oyunları sergilenir.
Sahilde küçük köpeğiyle dolaşan bir kadın. Kim olduğunu kimse bilmiyor. Ona “küçük köpekli kadın” diyorlar. Gurov, işte şimdi gerçekten âşık oldu, ne yazık ki bu bilinmezliklerle dolu aşk ikisine de yasak… İnsanın biri gizli, biri aşikâr iki hayatı olabilir mi? Neden olmasın?
Çehov kadar şöhret bulmuştur Küçük Köpekli Kadın. İlk olarak 1890’larda bir Rus düşünce dergisinde yayımlandı. Nabokov, bu hikâye için “şimdiye kadar yazılmış en büyük hikâyelerden biri” demiştir. O zamandan beri de ışıltısından bir şey kaybetmemiştir.
Kadın-erkek ilişkileri, karakter psikolojisine dair analizler, toplumsal ve dini ögeler Çehov öykülerinde çokça görülür. “Küçük Köpekli Kadın” ve sonrasındaki yedi hikâyede aşk, vicdan, merhamet, acı, öfke, çaresizlik gibi duygular Çehov’un mizah ve zekâ kırbacıyla durmaksızın şahlanırlar.
Küçük Köpekli Kadın, Çehov öykülerinin ayak pergeli gibidir. Onun etrafında onun için insana ve hayata dokunarak döner.