Dünyamızın hikâyesi hala tam olarak bilinmeyen bir hikâyedir. Bundan iki yüz yıl öncesine kadar, insanoğlu sadece son üç bin küsur yılın tarihinden haberdardı. O zamandan önce olup bitenler bir efsaneden ve spekülasyondan ibaretti. Medeni dünyanın büyük bir bölümünde, dünyanın M.Ö 4004`te aniden yaratıldığına inanılıyor ve bu şekilde öğretiliyordu ancak yetkililer bu olayın o yılın ilkbaharında mı yoksa sonbaharında mı gerçekleştiği konusunda ters düşüyorlardı. Bu çok kesin olan yanılgı, Yahudi İncil`inin tam anlamıyla yorumlanmasına ve bununla bağlantılı olan gelişigüzel teolojik varsayımlara dayanıyordu. Bu tür fikirler uzun zamandan beri dini eğitimciler tarafından kullanılmamıştır ve içinde bulunduğumuz evrenin görüntüsünün çok uzun hatta sonsuz bir süre boyunca var olduğu evrensel olarak kabul edilmektedir. Tabii ki bu bahsedilen evrenin görüntüsü bir aldatmaca olabilir, tıpkı her iki ucuna birbirine paralel aynalar konmuş ve bu sayede sonsuz görünen bir oda gibi. Ancak içinde yaşadığımız evrenin sadece altı veya yedi bin yıldır var olduğu tamamen çürütülmüş bir fikir olarak kabul edilebilir.
Günümüzde herkesin bildiği gibi, dünya yaklaşık 13.000 km çapında yanlarından basık portakal şeklinde bir küredir. Dünyanın bu küresel şekli, yaklaşık 2.500 yıl boyunca sınırlı sayıda akıllı insan tarafından biliniyordu ancak o zamandan önce dünyanın düz olduğu sanılıyordu ve günümüzde kulağa fantastik gelen gökyüzü, yıldızlar ve gezegenlerin bağlantıları hakkındaki çeşitli düşünceler, insanları oyalıyordu. Artık her yirmi dört saatte bir (ekvator çapından yaklaşık 38 km daha kısa olan) ekseni çevresinde döndüğünü ve bunun gündüz ve gecenin değişimlerinin sebebi olduğunu, ayrıca bir yıl boyunca güneşin etrafında hafif çarpık ve yavaşça değişen bir oval yörüngede döndüğünü biliyoruz. Güneşe olan en yakın uzaklığı 147.254.976 km ve en uzak uzaklığı 152.083.008 km arasında değişmektedir.