Türkiye’nin 1980 sonrasında dünya kapitalist sistemiyle hızlı bir şekilde bütünleşmeye yönelmesi, her alanda yeni-liberal Politikaların uygulanmasını kaçınılmaz kılmıştır. Yeni-liberalizm, 2000’li yıllarla birlikte kentsel politikalar üzerinde de egemen anlayış haline gelmiştir. Kentsel dönüşüm uygulamaları, yeni-liberal politikaların kent mekânındaki egemenliğinin en açık şekilde gözlemlendiği alanlar olmuştur. Bu uygulamalar sonucunda, oluşan kentsel rantın eşit ve adil olmayan biçimde dağıtıldığı ve bu olumsuzlukların giderek büyüdüğü yönündeki eleştiriler artmaktadır. Kentlerin sağlıklı ve düzenli bir biçimde gelişebilmesi için, insan yerleşimlerinin bugününe ve geleceğine planlı olarak müdahale edilmesi kaçınılmazdır. Ülkemizde, imar planı değişikliklerinden çoğu, rant yaratıp paylaştırmayı ilke olarak benimsemiş durumdadır. Çarpık kentleşmeye çare olarak sunulan “çarpık kentsel dönüşüm” uygulamalarının en rahatsız edici örnekleri, merkezi bir kurum olarak bütün ülkede yetkili kılınan TOKİ tarafından hayata geçirilmektedir. Bu kurumun kimi belediyelerle işbirliği yaparak gerçekleştirdiği kentsel dönüşüm projelerinde, kent toprağının artan değerinin paylaşım yönteminden, halk ve geleceğin kuşakları sürekli olarak zarar görmüş ve bugün de görmektedir.