``Geçmişi unut Koy bir kenara Yeni bir sayfa aç Kurtar benliğini dünden Bugünün çocuğu ol”MevlânâHayatın en acı yüzüyle çok küçük yaşta tanışan ve ailesiz kalan Ahmet Bey’in münzevi hayatının ortasına bir cinayet haberi düşüyor. Usta edebiyatçı Zülfü Livaneli, bir cinayetin gölgesinde kardeşlik bağı, aşk, arkadaşlık, ihanet gibi insana dair tüm duyguların ve duygusuzlukların anatomisini çıkarıyor.Geçmişle hesaplaşmanın bambaşka bir boyut kazandığı Kardeşimin Hikâyesi, önyargıların kırılması ve başka düşünüş biçimleri sunması bakımından da edebiyatımıza önemli bir katkı. Livaneli bu romanıyla “insan soyunun en soylu duygusu” aşkın, anlamını ve biçimlerini merak unsuruyla başarılı bir şekilde harmanlarken okuyanlara muazzam bir deneyim yaşatıyor.Edebiyatımızın güçlü kalemi Livaneli, sadece bir cinayetin tanıklarını değil, geçmişin gölgesi yüzünden bugününü yaşayamayanların hikâyesini de anlatıyor. Elinizdeki roman, unuttuklarımıza ve hatırladıklarımıza çıplak gözle bakmamızı sağlayan, hafızalardan silinmeyecek bir insanlık anlatısı...Kardeşimin Hikâyesi akıcı üslubu ve sürükleyici kurgusunun yanı sıra tüm muhtemel sonları geride bırakan sürpriz finaliyle başucumuza yerleşiyor.Türkçede çok sayıda baskısı ve dünya dillerine çevirisi yapılan; yayımlandığı günden itibaren çok satan ve çok okunan kitaplar listesinde zirveyi koruyan Kardeşimin Hikâyesi, Rusça çevirisiyle de okurların beğenisini kazandı.
Kardeşimin Hikâyesi kitabını okumadan önce incelemeleri okumuş, biraz fikir sahibi olmuştum. Yorumlamalar genelde olumsuz yöndeydi. Beklentilerini karşılamadıklarına dair açıklamalar gözüme çarpmıştı. Oysa ben bu düşüncelere sahip olmadım hikâyenin hiç bir sayfasında.
"Aşk bir uçurumun kıyısında gözü bağlı yürümektir" diyor yazar. O zaman gözlerini açtığında ölümle yüzleşmek demek, değil midir aşk?
Kitap boyunca bir düşün içinde, binbir gece masallarının arasında gezinirken buldum kendimi. Dili sade, yormayan, kafa bulandırmayan ve sarıp sarmalayan bir anlatıma sahipti.
Ahmet Arslan, hikâyeyi kendi ağzından dinlediğimiz, ikizi olan bir karakter. Oldukça farklı bir karakter olduğunu daha ilk bölümlerde açıkca belirtiyor. Dokunma fobisini okuduğumda otizmli olabileceği kanısına varmıştım Ahmet'in. Sonra hikâyenin işleyişi ve konular derinleşince karakterin özellikleri de değişti gözümde.
Fazlasıyla spoili incelemeleri düşününce, ben konuyu anlatmaktan çok yazarın bize sunduğu yazarlar, kitaplar, ve alıntılardan söz etmek istiyorum. Yazar, Şirazlı Sadi'nin sözlerinden Nietzsche ve Tolstoy'a kadar edebi alıntılara çokça yer vermektedir. Kendinizi bir kültür mantarı gibi hissediyorsunuz bu yolculukta. Kitap ormanında yaşayan bir kültür mantarı....