“Sizlere göre `kadına` benzemediğimizin farkındayız. Çift cinsiyetli bir ırkta her cinsiyetin ayırt edici özelliklerinin daha yoğun görülmesi de normaldir tabii. Fakat iki cinsiyete, yani insana ait özellikler de vardır, öyle değil mi? Bize daha çok benzemenden kastımız bu, insana daha çok benziyorsun sen. Senin yanındayken rahat hissediyoruz…”
Feminist ütopyanın ilk örneklerinden olan Kadınlar Ülkesi, artık kanıksadığımız pek çok şeyi ve toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamamıza, üzerinde uzun uzun düşünmemize neden oluyor. Tüm bunların yanında kadınların neler yapabileceğini nahif bir üslupla ve gülümseterek anlatıyor.
Birinci Dünya Savaşı’na yaklaştığımız zamanlarda, üç Amerikalı kâşifin tamamen kadınlardan oluşan bir topluluğa denk gelmesiyle gizemli ülkede taşlar yerinden oynar.