*...Orada, kumun üzerinde, âşıkların uzandığı yerden pek de uzak olmayan bir yerde, eski bir koyun kafatası çenesi kopmuş durmaktaydı. Temiz, beyaz, rüzgârın süpürdüğü, kumların düzlediği, daha arınmış bir kemik parçasını Cornwall sahilinin hiçbir yerinde bulabilmeniz mümkün değildi. Göz çukurlarında deniz çobanpüskülleri büyüyecekti, toza dönüşecekti ya da güzel bir günde topuna vuran golfçünün atışıyla tozları biraz etrafa saçılacaktı ama yo, kaldığımız yerde olmasın diye düşündü Bayan Flanders. Küçük çocuklarla birlikte bu kadar uzağa gitmek fazlasıyla büyük bir deneyimdi. Çocuk arabasına yardım edecek bir erkek yoktu. Ve Jacob da fazlasıyla ele avuca sığmaz ve inatçı bir çocuktu....*