Zamanın çıkarperestleri ve kalemşörleri “Deccal” olarak yaftalıyordu onu. Öz evlatlarını sokağa terk etmekle, bir karakol fahişesini peşi sıra sürüklemekle suçluyorlardı. Sefihlikten çökmüş, frengiden çürümüş bir bedeni üstünde taşıdığını iddia ediyorlardı.
“Kendini savunmak”tan ziyade “kendini anlatmak” arzusunda olduğunu söyleyen Rousseau, şahsına yöneltilen her türlü ithamı yanıtlamaya çalışıyor bu kitabında. Bu samimi söylevini hakikat aşkıyla yanıp tutuşan yüreklere armağan ediyor. Ve şöyle diyor: “Beni yargılamakta ivedilik etme sevgili okuyucu! Önce oku, sonra hüküm ver!”