Sanattan bilime, ahlaktan siyasete kadar, değerler ekseninde yaşanan somut gerçekliklerin ne olduğunu tam olarak anlama, kaynağını bulma ve buradan hareketle varlığın değerleşme/değerselleşme aşamasına geçiş süreci gibi daha ziyade arka plana özgü mahiyetin tespiti ve bunların orasıyla irtibatlandırılması temel bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Meselenin bu yönünü çözüme kavuşturmadan, insanların değersellik adına ortaya koydukları nitelikleri tam olarak izah etmek veya değerlere güvenilir bir temel bulmak güç görünmektedir. Zira diğer ilmi alanlarda olduğu gibi, değerler konusunda da özel davranış ya da olgular, genel ilke veya kanunlara dayandığı sürece kendilerine güçlü, güvenilir ve sağlam birer zemin bulabilecektir. Bu sağlandığı ölçüde güncel, tekil, değişken ve hatta yerel mahiyetteki aksiyolojik (değersel) nitelikler, güvenli bir şekilde kadim, tümel, uzam ve zamana göre değişmeyen, evrensel ölçekli değersel ilkelerden beslenerek, insani varlığın manevi çehresini şekillendirme ve onu koruyabilme ehliyet ve kudretine kavuşabilecektir.
Bizim bu çalışmamızda özellikle yoğunlaştığımız, değerler ilminin iki temel öğesi olan etik ve estetik alan da bu genel kuralın dışında değildir. Tabiatıyla bunların neliği, niteliği, kökeni, aşkın olanla irtibatı ve bunun dünya âlemine yansıyan teorik ve pratik korelatları, çalışmamızın ontolojik kordinatlarını oluşturan temeller olarak öne çıkmaktadır. İşte bu doğrultuda biz, İslam kültür havzasında ortaya çıkan, bu iki değersel niteliğin dayandığı, Kant’ın ifadesiyle maxim (ilke), kanun veya genel ölçülerin neler olduğunu araştırarak değerlere temel teşkil eden bu alanlara daha yakından bakmaya gayret ettik.