Cenevre’de saatçi ustası olan babasının yanından ayrılan; mesleksiz, işsiz, parasız ve hiçbir toplumsal statü ile bağlantısı olmayan Jean-Jacques Rousseau, yeni bir çağın oluşumunun öncesinde, çağımızın birçok sorununu yaşayacak ve bunları düşünüp değerlendirmeye çalışacak olan yeni bir insan tipinin ilk örneğidir.Onun yalnızlığı, 1756 Lizbon Depremi’nde yayımladığı bildirisiyle olayı hâlâ Tanrısal iradeye bağlayan Papa’nın yalanını da; Papa’nın deklerasyonundaki yalanı vurgulayan ama bunu yalnızca jeolojik bir olay olarak sunan Voltaire’in yalanını da fark eden ve yaşanan depremin toplumsal sistemin ürünü olduğunu, yıkımın ve ölümün gelip yoksul mahallelerin başına çöktüğünü gören bir düşünürün yalnızlığıdır. Bu nedenle, günümüzdeki “depremleri”, “çöküntüleri” yalansız dolansız anlamak isteyen herkesin yeniden ve yeniden okuması gereken bir düşünürdür Rousseau.