Ağlamak; en derin duygulanmaktır. Yaşların göz rıhtımına da yandığı zamandır. Sınırsız akıştır, Damladır habuki; kabaran hislerin taşan hali ya da nemidir göz duvarlarının hıçkırıkları. İnsanoğlu salt iki kere ağlamalıdır. Ayrılığa! Ayrılı Ey! Çaresiz kalan yüreklerin elmas taşları; sicim sicim Dökülün, Eğer yardan ayrı’iseniz. Ah! Neçar bedenin toprağa kavuşma nedeni; küllenin eğer ayrı’iseniz her şeyden. Ağlamayı ayıplamayın ey sizler, Ağlamıyorsanız eğer; bir şeyler eksik demektir. Ki, Ağlamak bir Bütünün kendisidir yaşamanın. Şöyle bakının bir etrafınıza ey ağlamayanlar. Ne var ki yannızda gökyüzü her gün neye ağlıyor sizce? Gecenin karalar bağlayışı ondandır. Ki, yıldızları taç yapıp koymuşlardır başına. Tesellisi olsun diyedir sonraki ağlayışlar. Rüzgârın haykırışlarını, denizin kabarışını ağlayış saymayanlar, yüreğinizde duygular tükenmiştir. Gidin ve kuytu bir köşede özgür bırakın göz hapsinde esir ettiğiniz mercanları. Ve ağlayın! Ağlayın ki kardeşi gülümseme o çıplak güzelliğiyle yüzünüze dursun.