Bu eser, benim bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim... Ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım. Şiirlerim de, piyeslerim de, hikayelerim de, ilim ve fikir yazılarım da sadece bu eserin belirttiği bina etrafında bir takım müştemilatdan başka bir şey değil...
Güzelim Türkçenin katık tabiri ne kadar yerinde. Gerçek gıda nan-ı aziz dediğimiz ekmektedir ve gerisi, ona katılmaktan kinaye katıktan ibaret... İçinde yüzde elliden fazla (hidro-karbone) cevher bulunduran ekmek, pastaların üstündeki her türlü krema ve (fantezi) oyunlarına sırt çevirmiş, kuru ve yavan, fakat besleyici ve kurtarıcı fikre ne güzel remz!..
İşte, ezel kadar eski ve ebed kadar yeni, topyekün insanlık çapındaki davanın bu eserini tamamlarken, onu, gıdasını Büyük Doğu ekmeğine borçlu bildiğim Anadolu gençliğine ithaf ederim. N.F.K. / 1968