İnsan bazen öyle sıkışır, öyle bunalır ki dünyayı içindeki bütün hercümerciyle geride bırakıp farklı hallere, farklı âlemlere yelken açmak ister. Şehirden şehre, ülkeden ülkeye gitmekle sıyrılabileceğini sandığı sıkıntılı ruh hali, aslında somut âlemden sıyrılma ihtiyacıdır. Diyar diyar gezmekle aşılamayan bu sorun, bazen bir odadan bir başka odaya geçip, bir seccadede birkaç dakika iç dökmekle çözülür. Bunu yapabilen kişi, bir başka şehre değil, bir başka âleme taşınmıştır. Kısa değil, uzun mesafe yolculuk etmiştir. İnsanın ailesi ve sevdikleriyle iletişim kurmaya ihtiyacı olur da kendisini Yaratanla münasebet kurmaya ihtiyacı olmaz mı? Allah’a yönelmek, O’nu anmak ve hatırlamak insan ruhunun en hayati ihtiyacıdır. İnsan Allah’a bağlanma ihtiyacını, hazlara, insanlara ve işlere bağlanarak gidermeye çalıştığında, kalbindeki açlık, ruhundaki boşluk gitgide büyür. İnsan bazen yüzlerce şeye birden bağlanır ama ruhundaki susuzluğu bir nebze olsun gideremez. Kişi unutamayacağı bazı acılar yaşamıştır, çıkmaza girmiştir, gelecek karanlık görünüyordur. Bu hal onun ruhunda duaya ve ibadete yönelme, Allah’la temas kurma gibi ihtiyaçların şiddetli sinyallerini vermektedir. Kalbinin iniltilerini dinlemeyen, ruhunun feryat figan dilini çözemeyen insan, hangi ihtiyaçlar içinde olduğunun tespitini yanlış yapmakta, bu ihtiyaçları yanlış isimlendirmekte ve dolayısıyla çözümü yanlış yerlerde aramaktadır. İnsanın gönül haritası üzerinde ince ve derin analizlerle ilerleyen bu çalışma, hemen her satırıyla, ana caddesi olan yaratılış fıtratına ve içsel öz yapılanmasına insanı biraz daha yönlendirmekte ve ona bu esas yolculuğunda rehberlik etmeyi hedeflemektedir.