Yalnızlığa Övgüler düzerek başladı hikayesine. Bir yerlerde unutulan Boynu Bükük Bir Resmi aramaya koyuldu. Asi bir kızla tanıştı önce. Geceye Ağıt Yakan Kızların sesine karıştı sesi. Gündüzleri hep aynı yerde oturmak zorunda kalan bir kıza takıldı sonra gözleri, Sabahat On yaşındaydı ve Gözleri Siyahtı. Yağmurun Camlarda Islattığı Yüz onu hiç yalnız bırakmıyordu. Bu yüzün ona verdiği güvenle ilerlerken Beyaz Lekeli Bir Gün yaşadı. Uzun beyaz eteğini giyip Eve Döndü. Onu Sevgili Ölü Çocuk ve bir Kar Masalı bekliyordu. Memnun ve mütevekkil onlara gülümsedi. Sonra, yüzünü rüzgara döndü ve ona karşı yürüdü. Rüzgar eteklerini savururken, o bir Hayal Günlüğü'ne bakıyordu.
Nasıl başlamalı böylesi narin bir kalemi yorumlamaya bilemedim. Uzun zamandır bu kadar hassas bir yazar okumamıştım galiba. Sanki sayfasını biraz sert açarsam gönül koyacakmış gibi hissedip kitabın sayfalarını aynı kibarlıkta çevirdim.
Toplamda 15 kısa hikayeden oluşan bu kitapta yazarın şiirsel bir dille hayal dünyasını bizlerle paylaştığını ve bu dünyaya bizi de dahil ettiği görülmektedir. Her öyküde bir parça buldum kendimden. Sevdim mi sevdim. Hatta ah kıyamam bu nasıl bir inceliktir dedim.
Yorumumla birlikte kalbimi bırakıyorum . Sevgiyle...