Bizde hem dünyanın en zayıf varlığı olan ferdiyetimiz, hem de en kuvvetli varlık olan sonsuzluk barınıyor. İkisinin istekleri var; ikisinin de isteklerine hizmet etme durumundayız. İnsanda âdeta iki kalp barınıyor, hem de birbirlerinden habersiz olarak. Birinin istediğini öbürü bilmiyor. İrademiz, ferdî varlığımızın kazanç ve zafer isteklerinin üstüne yükseliyor. Sonsuzluğa götürmeyen zafer, bu Allahsız kazanç, bunalma değil midir? Pişmanlıkla ve varlığımızı bölmekle nihayetlenmez mi? Kendi kendimizin olmak için, sonu olan sevdalardan sıyrılarak iradeyi taze bir feyz, yeni bir bahar halinde sonsuzluğun tarlasında her harekette ebedî hayata kavuşturacağız. Şüphe yok ki “Tabiata karşı ve asıl anlaşılmaz olan ölümsüzlük değil ölümdür.” Biz muvaffakiyetin değil, hareketin sırrını arıyoruz. Bu sır, hiçbir kuvvetin yok edemediği sonsuz rahmetle beslenen ümittir.