*Ölümü beklemek sabırsızlığıma ve korkusuz bulunmak için vermiş olduğum metanet kararına rağmen bütün damarlarıma büyük bir korku yayılmaya başladı. Pencerenin önünden çekilmek istedim.Fakat nereye kaçacaktım?
(...) Şimdi artık ay ışığının yardımıyla biçiminin bütün ayrıntılarını seçebiliyordum. Kazan büyüklüğünde bir baş… Üzerinde o ürkütücü büyüklüğüne uygun beyaz sarıklı bir kavuk… Birer lombar deliği sanılacak bir çift müthiş göz… Ortası tümsek yarım endaze azman bir burun… Sekiz-on beyaz atın kuyruklarından yapılmışa benzeyen, göğüse kadar inmiş bir ak sakal… Bol yenli, topuklara kadar varan morumsu cüppe, bir elinde çektirme direği büyüklüğünde bir asa… Diğerinde taneleri kaba soğan iriliğinde bir tespih…*
Usta romancı Hüseyin Rahmi Gürpınar, *Garaib Faturası Külliyatı* olarak adlandırdığı iki kitaptan ilki ve Türk edebiyatının en güzel klasiklerinden biri olan Gulyabani’de, okurlarına dehşet dolu anlar yaşatırken, bir yandan da muzip bir eğlencenin kapılarını ardına kadar açıyor.