Descartes Avrupa’nın modern döneminin ilk felsefecisi olarak bilinir. Ama gerçekte Descartes herhangi bir yerelliğin ve herhangi bir tarihselliğin göreli bakış açısının ötesine uzanan ilk Avrupalı ussalcıdır. Ve böyle olarak bugün de Usun gerisinde kalan yerel, yetersiz, sıradan bilincin ilk eleştirisidir: 1) Usun tüm inaklar karşısında, tüm boşinanç karşısında Saltık Gerçekliğin ve Saltık Anlamın kaynağı olduğunu gördüğü için; 2) Usun insanlığa eşit olarak paylaştırıldığını gördüğü için; 3) Gerçekliğin insan-üstü olmadığını, pozitivist ve nihilist bir öte-yan sorunu olmadığını, ussal varoluşun insanın ussal özü tarafından kavranabileceğini ve yaşanabileceğini gördüğü için; 4) Her insanın bilincinin, tüm insanlığın bilincinin ussal yetenek eşitliği temelinde gerçeklik biçimini kazanabileceğini gördüğü için; 5) Yürürlükteki törelliği sorgusuzca doğrulamadığı, tersine bir ideal/ussal Törellik uğruna onu da kuşku altına düşürdüğü için, Eğer insanın varoluşu insanın özüne yaraşır bir biçim kazanacaksa, bu biçim onun özü olan gerçeklik, güzellik ve türellik tarafından belirlenecek, değer dediğimiz şey saltık olarak insanın varoluşunun kendisi olacaktır. Eğer insana güvensizlik, onun ussal özüne uygun olarak gelişme ve gerçek insan olma yeteneğine inançsızlık egemense, bu kuşkucu ve kötümser yorum, bu realizm henüz insan doğasına ilişkin olarak sürmekte olan bilgisizliğin anlatımıdır, henüz bir bilinemezin gözdağı altındaki bir endişe dünyasında, henüz usdışı sanılan bir dünyanın saçmalığında varolan bilince aittir. Descartes özellikle bu kuşkuculuktan özgürleşmede, usun ideal öz-güvenine ulaşmada modern insanlığın yalnızca kendi doğal ışığına, yalnızca bu en değerli ve sonsuz bilme kaynağına korkmadan bakma gereksiniminde olduğunu gördü. Onun kuşkusu bilmeye ve bilgiye değil, kuşkunun kendisine yönelikti.Descartes’ın çalışması Avrupa’da bilgelik sevgisini ilk kez Usa sonsuz güven ile birleştirdi. İlk kez ondan sonra Batı felsefesi için usun gerçeklik yolu açıldı. Ondan sonra ancak ussal özünün bilincindeki insanlığın özgür olacağını ve bilgisizliği, türesizliği ve çirkinliği yenebileceğini, ancak düşüncesinde özgür insanın gerçekten uygar olabileceğini, kendini etik, estetik ve entellektüel özünde bilebileceğini ve böylece gerçekleştirebileceğini görmek kolaydı. Aziz Yardımlı