Abdülhak Şinasi Hisar’ın “hikâye” dediği romanları, insanın iç dünyasının izini süren, ruhunun derinliklerinde seyreden üslubuyla 20. yüzyıl klasiklerimizdendir. Hisar, özgün diliyle karakterlerini ve hayatlarını inşa ederken onlara hem çok yakın hem çok mesafelidir. Romanlarını vakaların değil karakterlerin etrafında kurgulayan Hisar, zaman ve mekânı geçmişseverlikten ziyade hafızanın temel taşları olarak kullanır.
Abdülhak Şinasi Hisar, ilk romanı Fahim Bey ve Biz’de, Fahim Bey’in sıradan, fakat gelecekten bakıldığında tüm bir dönemin hareket, dönüşüm ve çelişkilerini içinde barındıran hayatını hikâye eder. Geç dönem Osmanlı dairelerindeki bürokratlığı, tüccarlık denemeleri, kimlik arayışları, tutunamayışlarıyla Fahim Bey, edebiyatımızın benzersiz karakterlerindendir.
Acaba hayat nedir, bizim yaptığımız bir şey mi, bizim vasıtamızla yapılan bir şey midir? Acaba kader ve talih nedir? Bizimle biten bir şey mi, bizden evvel başlamış, bizimle süren, ve bizden sonra devam edecek bir şey midir?