Dostoyevski’nin daha sonra kaleme alacağı romanlarına dair ipuçları taşıyan erken dönem eserlerinden Ev Sahibesi, arka planına kalabalık 19. yüzyıl Petersburg’unu alan, karanlık, bunalımlı ve efsunlu bir aşk hikâyesi anlatıyor.
Bilim tutkunu genç Ordınov, kitapların arasında kaybolarak insana yabancılaştığı günlerin telafisini şehrin kalabalık sokaklarında arar ve aradığından çok daha fazlasını bulur. İlk gördüğü andan itibaren bakışlarını mıknatıs gibi üzerlerine çeken gizemli bir çift, Ordınov’u derin bir buhrana sürükleyecektir. Ev Sahibesi, bilimin büyüyle, inancın şeytanla, yalnızlığın kalabalıkla zıtlığından doğan tuhaf bir deneyim.
Konusundan özetle bahsedecek olursam aşkın, bencilliğin, zaman içinde değişen insani duyguların gelişimini gözleyebileceğiniz ama karakterlerin arasındaki ilişkiyi kesin olarak saptayamayacağınız tuhaf bir hikaye.
Dostoyevski, diğer kitaplarından daha farklı bir tarz ortaya koymuş olsa da özellikle karakterlerinin karamsarlığı hep aynı. Derinliği ve yabansılığıyla aklımı meşgul edecek türde bir kitap. Karşıma çıktığı için memnunum.
Dostoyevski seven herkese bu kitabını da tavsiye ederim.
"Ordinov hasretle beklenen bir misafir gibi bekliyordu ölümü. Çünkü uyanır uyanmaz içindeki coşku, istek ve etkiler birbirleriyle o denli şiddetli bir kavgaya girmişlerdi ki, hayatı bu hızlı yürüyüşle son bulacak gibiydi."