“Ama sana bir tavsiye verecek olsam sadece şunu söylerdim, hayatım: Şanssız bir dönemden geçtiğinde ve işler istediğin gibi gitmediğinde, kendi hikâyenin yazarı olduğunu hatırla. Onu seçtiğin herhangi biriyle, istediğin herhangi bir şekilde yazabilirsin. Ve bu güzel ya da trajik bir hikâye olabilir. Seçim senin.”
June Andersen New York’ta yaşayan başarılı bir bankacıdır. İş hayatında her şey yolunda gitse de özel hayatında bir şeyler eksiktir. Bu huzursuz ve tekdüze yaşamı aldığı haberle yerle bir olur: Tüm çocukluğunu beraber geçirdiği büyük teyzesi Ruby ölmüştür. Ruby’nin Seattle’daki kitabevi ise June’a miras kalır. Hem kitabevinin geleceğiyle hem de kendi hayatıyla ilgili June’un bir karar vermesi gerekmektedir.
Bu kararı verirken geçmiş ona ışık tutar. Kitabevinde, çocukluğunda sayısız kere dinlediği masalın yazarı ve teyzesi arasındaki mektuplaşmayı öğrenir. New York’tan Seattle’a yaptığı bu yolculukta June kendini, geçmişini ve bildiğini sandığı şeyleri yeniden keşfeder.
Sarah Jio, Amerikan Edebiyatı’nın önemli eseri İyi Geceler
Aydede’den ilham alarak yazdığı bu romanında okurları June’un gizemli geçmişine ve geleceğine davet ediyor.
Kitabı okuduktan sonraki etkiyle yazdığım mini hikaye. ............... Elindeki kitabın sayfasını kıvırıp hemen şöminenin yanında bulunan yeşil berjere yasladı sırtını. Okuduğu hikaye tam da hayalini kurduğu hayatın bir parçası gibiydi. Gözlerini kapadı, raflarını düzenlediği kitaplığını hayal etti. Hepsi çocuk kitaplarıyla doluydu. Sabah çocukları nefis kurabiyelerle karşılamak için akşamdan herşeyi hazırlamış, çocukların en sevdiği masal kitabını masanın üzerine bırakmıştı. Masa örtüsü bile ilham verici şekilde rengarenk çiçeklerle süslüydü. Belki de onlar için sürpriz şekerlemeler ve kendi elleriyle diktiği bez bebekleri hediye edebilirdi. Saçlarını iplerle kadayıf teli gibi salık bırakır, gözlerini boncuklarla iğnelerdi. Bu fikir fazlasıyla hoşuna gitmişti. Böyle bir çocuk kitapevine hangi çocuk gelmek istemezdi ki...
Gözlerini açtı, kıvırdığı sayfayı tekrar eliyle düzeltip kaldığı yerden okumaya devam etti. Gece saat epeyce ilerlemiş olmasına rağmen çayını demlemiş gecenin karanlığında kendine bir yer edinmişti. En sevdiği ve düş yolculuğuna çıkabildiği bu saatlerdi.