"Tarih öncesinde eğitimin nasıl olduğunu hiç bilmiyoruz. Tarihin konusu olan olaylar arasında eğitim ve düşünce olaylarının gözlemlerine ancak gelişmiş ve bilinçli uygarlıklarda görüyoruz. Her sanat gibi eğitim sanatı da uygulama gereksiniminden doğmuştur. Deneyim geçirmiş, yetişmiş kuşaklar kendi kazanım ve deneyimlerini yeni gelen kuşağa aktarmak zorundadırlar. Bu zorunluluk aileden başlayarak topluma kadar gerekliliğini her zaman hissettirmiştir. İlk eğitmenin anne olduğu yargısına varmak için kanıta başvurmak gerekli değildir. Anne ile çocuk arasındaki maddi, manevi bağların kuvvet ve zorunluluğuna bakılırsa eğitim ustalığıyla anne çocuğuna bir ikiz gibi bağlıdır. Eğitim sanatının ilk meşalesi ışık ve ısısını anne sevgisinden aldıktan sonra toplumsal yaşamın olgunluğu oranında başka ellere de geçmek zorunda kalmıştır. Eğitimin bu uygulamalı etkinlik yanında yine gelişmiş ve bilinçli uygarlıklarda bir de kuramsal etkinliğini görüyoruz ki “Pedagoji” dedikleri şey işte budur. James nasıl söylerse öyle yazardı. Bunun için kitaplarını okuyanlar kendisini dinlemiş gibi olurlardı." “Eğitim Söyleşileri” çocukların eğilim ve zihniyetlerinin bilinmesinin eğitimde önemine dikkat çekiyor.