“Siz siz olun, en parlak günlerinizi can sıkıcı şeyler işiterek, umutsuz vakalara çare bulmayı deneyerek ya da hayatınızı cahil, kaba saba, adi insanlara adayarak boşa harcamayın. İçinde bulunduğumuz çağ, iğrenç düşüncülerle, yanlış fikirlerle dolu. Dibine kadar yaşayın! Bu muhteşem hayatınızı her gün ciğerlerinize kadar çekin. Ruhunuzu sakın ha sakın derinlere hapsetmeyin. Onu diri tutmak için hep yeni heyecanlar arayın. Hiçbir şeyden korkmayın.”
Dorian Gray, yüksek sosyeteye mensup, çok yakışıklı genç bir adamdır. Güzelliğinden çok etkilenen ressam Basil Hallward, onun portresini çizerek bu güzelliği âdeta ölümsüzleştirmek ister. Hallward’ın evinde tanıştığı zevk ve eğlence düşkünü Lort Henry Wotton, Dorian’ı, hayatta önemli olan tek şeyin güzellik olduğuna ve güzelliğin de geçici olduğuna inandırır. Bu inançla dehşete düşen Dorian, hep genç kalabilmeyi, kendisinin yerine portresinin yaşlanabilmesini diler. Bu dileğinin kabul olduğunu, yaptığı her zalimliğin portreye bir kırışık olarak yansıdığını fark ettiğinde öğrenecektir.