Lord Henry, kalkıp odanın diğer tarafından, Basil Hallward’a doğru gelirken:
“Dorian Gray mi dedin? Adı Dorian Gray, öyle mi?” diye sordu.
“Evet, adı bu. Bunu sana söylemek istememiştim.”
“Peki, ama neden?”
“E! Bunu nasıl açıklayabilirim? Ben birini çok seversem, adını kimseyle paylaşmam. Bir parçasını başkasına vermekmiş gibi gelir bana. Gizliliği sever oldum. Günümüz yaşantısını bize gizemli, büyülü gösterebilecek bir şey varsa o da budur gibi geliyor bana. En basit, en sıradan bir şey bile gizlendiğinde güzelleşir. Ben şehirden ayrılırken nereye gittiğimi çevreme söylemiyorum. Söylersem işin bütün zevki, güzelliği kaçar. Saçma bir alışkanlık belki, bunun farkındayım ancak, bana göre insanın hayatına oldukça şiirsel bir hava katıyor. Sen şimdi bana deli diyorsun, değil mi?”