Türkiye bir ihya hareketine muhtaçtır. Bu ihya ameliyesi, son iki asrın müslüman aydınlarının anladığı gibi tarihi, devasa İslâm ilim, irfan ve kültür mirasını, ayak bastığımız ve bizi var kılan unsurları atlayarak, asr-ı saadet gibi, kaynaklara dönüş gibi, muasır Avrupa medeniyeti gibi parlaklıkları ölçüsünde güçlü dayanakları ve derinlikleri olmayan yönelişlerle, hülyalarla olamaz. Artık şuurlu bir geriye dönüş yaşanmalıdır. Tarihten hesap soran, tarihe hesap veren bir geriye dönüş. Yani kuvvet ve zaaflarımızı atlamadan, tarihî sürekliliği ihmal etmeden, unuttuklarımızı, unutmak istediklerimizi hatırlayarak, terkettiklerimizi yeniden, tartıya koyarak ciddi, bir muhasebe... Değil mi ki "tarihten de biz sorumluyuz", o halde bunu yapmak, en azından yazmaya niyetlenmek boynumuzun borcudur. İş buraya intikâl ettiğinde artık başka unsurlardan ziyade ahlâktan bahsetmek gerekecektir. Merhum Nurettin Topçu’nun deyişiyle "mesuliyet ahlâkı" veya "isyan ahlâkı". Hesap vermeyi mesuliyet ahlakıyla, hesap sormayı da isyan ahlakıyla tercüme edebiliriz.