Deniz kokusu! Evet evet, bu hikâyelerin çoğunda insanın başını döndüren bir deniz kokusu var. “Denize Doğru”nun kahramanı, sanki Orhan Veli’nin deniz ve İstanbul sevgisini dile getirir. Bir olay var mıdır? Yok! Bir mesele? Yok! Hayat böylece akar gider, rüzgâr dalgalara vurur, meyhanede sözler sözlere karışır, gailesiz, dertsiz! “Hoşgör Köftecisi”, “Öğleden Sonra” ve
“Denize Doğru” böyle hikâyeler…
Ama sanatkâr da bir insandır, dönemin eğilimlerinden kaçamaz! Orhan Veli de kaçamıyor. “Kan”, “Baharın Ettikleri” ve “İşsizlik”te toplumsal sorunlara odaklı edebiyat anlayışının dairesine giriyor yer yer. Ama mahcup! Serazat ruhu, bu toplumcu şema içinde sıkışıp kalmak istemiyor; sınıf çatışmasına, yoksul-zengin mücadelesine dayalı tezli hikâyeler yazmaya uygun değil mizacı. Gözü, bu tarza yaklaşan hikâyelerinde dahi yine denize, meyhanelere, güzel havalara kayıyor. Kitapta, Orhan Veli’nin altı hikâyesinin yanı sıra “Sandık ve Hortlak” ile “Yaşasın Aşk” adlı iki çeviri hikâyesi de var. Bunlardan ilki Stendhal’den, ikincisi ise William Saroyan’dan… Bu eserle Orhan Veli külliyatına bir halka daha eklendi. Denize Doğru gidiyoruz.