Köy Enstütüsü mezunu İlkokul öğretmenim Hasan Çakmak, sınıfımızdaki öğrencilerini birer su damlacığına benzetirdi. Kalem tutmayı, hesap yapmayı, okumayı, konuşulanları yazmayı öğrendiğim muhterem zat, her başarımızı gördüğünde "Kocaman damlacık" diyerek iltifat ederdi. O güne kadar yağmur damlacıklarından birde babacığımın çayına damlattığı -benim saymamı stediği- limon damlalarından başka damla tanımazdım, bilmezdim. Öğretmen okulu Meslek Dersleri öğretmenim de Damlasu dan bahsetmişti. Ona göre her birimiz toplumun mihenk taşı olacak nitelikte kaliteli damlacıklar olarak eğitilmak zorundaydık. Toplumu oluşturan kaliteli bireyler biz olmalıydık, her birimiz etrafımızı aydınlatmalı kendimizden daha kaliteli damlacıkların sayısını çoğaltmalıydık. "Her kul görevini layıkıyla yapmalı, gelecek kuşaklara utanılacak davranışlar bırakmamalı. Eserleriniz göz önünde olmalı, el üstünde tutulmalı…"derdi öğretmenimiz. Sırada biz vardık!
Eğitim ordusuna katılan ben, ne yapabilirim? Damla sayılarımı artırmak için, gelecek nesillere hizmet adına nasıl çalışmalıyım?