Stephen King efsanesi, ucu bilinmeyene doğru giden yepyeni bir soruşturmayla geri döndü.
Maine sahili açıklarındaki bir adada ölü bir adam bulunur. Cesedin üzerinde kimlik yoktur. Birtakım ipuçları, iki yerel gazeteci ve adli tıp eğitimi gören bir öğrenci sayesinde ortaya çıkar. Ancak adamın kimliğinin belirlenmesi bir yıldan fazla sürecektir. Ölen adamın ve ölümünün şaşırtıcı koşulları hakkında bilgi sahibi olundukça, çözümden de o denli uzaklaşılmaktadır. Bu, olanaksız gibi görünen bir suç mudur, yoksa çok daha garip bir olay mı?
Esrarın kalbindeki karanlık ve esrarlı olayları araştırma dürtümüz hakkında olan bu hikâyeyi Stephen King’den başkası anlatamazdı.
Stephen King, Dashiell Hammett’in Malta Şahini’nden ve Graham Greene’in eserlerinden izler taşıyan bu kitabında, konusu esrarın doğasından aşağı kalmayacak kadar şaşırtıcı bir hikâyeyle karşımıza çıkıyor…
Stephen King'in olağan kurgularından oldukça farklıydı. Başta frame-tale gibi olacak zannnettim ancak tamamen başka bir şeydi. Sorular üzerinden gidiyor olması bana biraz Agatha Christie'nin kitaplarını anımsattı, özellikle Doğu Ekspresi'nde Cinayet'i.
Genel olarak pek akıcı bulduğumu söylemeyeceğim. Bir anda yazılmış ve düzeltilmeden yayımlanmış gibi geldi. Onayların yönlerinin bağlantıları çok zayıftı. Bu da okuyucuya kendi çıkarımlarını yapma imkanı veriyordu, fazlasıyla. Sonrasında bu çıkarımlara bir açıklık getirmiyordu. Doğal olarak bu da kitabın akıcılığını bozuyordu.
Gizemiyle ve detaylarıyla farklı bir kitap olmuş, kötüydü diyemem ama favorim olduğunu da söyleyemem.