"Aslında çocukluğum, ilk gençliğim, kocasından, çocuklarından, dünyadan kaçıp mutfaklarına ve ev işlerine sığınan kadınlarla geçti. Omuzları düşük, gözleri her şeye kapalı bezgin kadınlar… Onlardan biri olmanın çaresizliğini hep içimde duydum. Onlardan biri olmak hiç kimse için, hiç de o kadar uzak bir olasılık değil, çünkü onlar hala her yerdeler. Bu bir varoluş sızısıydı. Mutfağın nasıl bir sığınak yeri olduğunu bildiğim için yemek yapmak ve öğrenmek hiç içimden gelmezdi. Bunlardan kaçıp kime kızacağımı bilmiyordum. Aslında bilmezlerki esir alındıkları yerdi bu mutfak. Onlar için hem siper hem de sığınaktı. Ailenin en küçüğü olduğum için mutfakta hiç görev almadım."