“Uçarı bir yaşam” insanı olmaya kalkışan katıksız bir düşün insanının, bu ikilemin gelgitleriyle oradan oraya savrulan yalnız bir ruhun, Bozkırkurdu’nun hikâyesi.Hesse, kentin ışıklarına ve kültürel hazlarına kapılırken bir yandan da vahşi içgüdülerinin peşinden gitmeyi arzulayan, “yarı-ehlileştirilmiş” Harry Haller başkarakteri ile Weimar Cumhuriyeti döneminde bireyin parçalanma hikâyesini anlatabilecek ana metaforu bulup çıkarmış; Bozkırkurdu zamanının ötesinde, modern insanın trajik açmazlarını dile getiren kült bir romana dönüşmüştür.Aydın geçinenlerin, bildikleriyle büyüklenenlerin, bilmediklerini küçümseyenlerin, bunu yaparken –bilinçli ya da bilinçsiz– yaşamı kaçıranların “maktul” yerine “fail” konumuna geçtiği unutulmaz bir anlatı.Bozkırkurdu`nun, deneysel cesaret anlamında Ulysses’ten aşağı kalmayan bir eser olduğunu söylemeye gerek var mı? Bozkırkurdu, okumanın ne demek olduğunu uzun zamandır ilk kez hatırlattı bana.Thomas MannKitaplarını büyük bir şaşkınlıkla ve daima merakla okudum. Bu Hermann Hesse sadece Amerikalılara ait bir romantik düşünce değil, aksine kesinlikle akıllı, doğrulanabilir, büyük bir yazardır.Peter Handke
Sana bir sır vereyim mi, ciddilik zamana aşırı değer verilmesinden kaynaklanır. Ben de bir vakit zamanın değerini gözümde fazla büyütmüştüm, yüz yıl yaşamak gibi bir isteğe yer vermiştim gönlümde. Yaşamda ise, biliyor musun, zaman diye bir şey aranmaz; sonsuzluk dediğimiz yalnızca bir an'dır, bir şakanın yer alacağı kadar uzun bir süre yani.
.. yaşam, kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı değil, insanların yiyip içmeler, kahve yudumlamalar, örgü örmeler, iskambil oynamalar ve radyo dinlemelerle yetinip hallerine şükrettikleri rahat bir orta sınıf evidir.
Zırıltı yerine gerçek müzik, eğlence yerine kıvanç, para yerine ruh, gelişigüzel etkinlikler yerine gerçek eylem, oyun yerine gerçek tutku arayan birine bu sevimli dünya yurt olamaz...