Anton Çehov’un öyküleri yazıldığı zaman ve mekânı aşarak bütün dünyaya yayılmıştır. Bu hikâyelerin her satırı bir ders, bir fikir ve derin anlamlar barındırmaktadır. Hikâyeler Türkçe ’ye 20. Yüzyılın başlarında çevrilmiştir. Tarihsel, toplumsal değişim ile birlikte dilde değişime uğramaktadır. Bu nedenle çevirinin sadeleştirilmeye, günümüz Türkçesine uyarlanmasına gerek duyulmuştur. “Bir Ressamın Hikâyesi” Günlük yaşamdan kesitler ve duygulara yer veren 30 farklı hikâyeden oluşmaktadır. Psikolojik öğeler dikkat çekiyor. Okuyucunun hayal kurmasına olanak veren hikayeler olduğu görülmektedir.
Her hikâye de farklı bir macera, olay ve düşünce içerisinde kendimizi buluyoruz: “Jenya kolunda bir sepetle geldi. Yüzünde beni bahçede bulacağını bilen veya önceden hisseden bir ifade vardı. Mantar topluyor ve konuşuyorduk. Bana herhangi bir şey sorduğu zaman, yüzümü görmek için öne geçiyordu. Lâf arasında; ‘Dün bizim köyde bir mucize oldu,’ dedi. Topal Pelageya bütün bir yıl hastaydı. Ne doktorların ne de ilâçların hiçbir faydası olmamıştı. Derken dün, kocakarının biri okuyup üflemiş, hasta kadıncağızın hiçbir şeyi kalmamış... “Bu önemli bir şey değil, dedim. Mucizeleri yalnız hastalarla kocakarılarda aramamalıdır. Sağlamlar da bir mucize değil midir? Ya bizzat hayat? Anlaşılamayan her şey bir mucizedir.”