Salonun dibindeki yargıçlar, yakında işi bitireceklerinden olmalı, keyifli keyifli, kurulmuş oturuyorlardı. Camdan yansıyan bir ışınla aydınlanan başyargıcın yüzünde bir rahatlık ve iyilik havası vardı; genç bir savcı yardımcısı dik yakalığı ile oynayarak, lütfedilip arka sıraya oturtulmuş bulunan gül rengi şapkalı bir hanımla sohbet eder gibiydi.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü, Victor Hugo`nun (1802-1885) idam cezasının hem trajik ve hem de saçma yanını göstermeyi amaçladığı bir gençlik yapıtıdır. Yapıt bu yönüyle önem taşımakla birlikte birinci tekil şahıs ben ile yazılmış ilk roman olma özelliğiyle yol açıcı bir öncüdür. Roman kahramanının da söylediği, bir tür zihinsel otopsi olan bu romanda, modern edebiyatın ilk iç monoloğudur.
"Bu yapıt Charles Dickens’i ömür boyu etkilemiştir. Dostoyevski kurşuna dizilmek üzere idam mangasının silahlarıyla burun burunayken bu yapıtı anımsamıştır.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü bir insanın için için kendi kendiyle konuşması, türünün başyapıtı; Victor Hugo’nun bugün bile en çağdaş eseridir." (Graham Robb)