Gustave Flaubert’in 1838’de kaleme aldığı ilk romanı Bir Delinin Anıları, yazarın kendisinin de dahil olduğu burjuva toplumuna, onun sahte ilişkilerine eleştirel bir bakış, kimi zaman alaycı bir yergi.
İmkânsız fakat tutkulu platonik bir aşkın tüm yaraları, ibadet haline gelmiş bilinçli bir yalnızlığın tüm buhranları, hem fiziken hem de ruhen gelişmenin tüm çalkantılarının iç içe geçtiği roman, otobiyografik özellikler de taşıyor.
Klasik edebiyatın en etkili kalemlerinden biri olan Flaubert’in Türkçede ilk kez yayımlanan bu ilk gençlik eseri, hem Madam Bovary’de zirve yapan yazınını hem de iç dünyasını anlamak için mutlaka okunması gereken bir roman.
“Aç gözlerini kibirli, aciz insan evladı, aç gözlerini toz zerresine tırmanmaya çalışan zavallı karınca! Özgür olmakla, adını iyi koyduğunu, kötü koyduğunu yapabilmekle övünüyorsun. Biliyorsun başına geleceği ve istiyorsun ki bir an evvel kesilsin cezan, zira iyiden saydığın neyi yapmasını bilirsin ki sen? Talimatı kibirden almadan, çıkarını hesap etmeden tek bir hareket yaptın mı ömründe?”