1789 Fransız İhtilali’nden sonra Avrupa’da siyasi ve toplumsal çalkantılar son bulmamıştı. 1848 Devrimleri’ne gelinirken kıtada, protestolara, grevlere, başkaldırılara yol açan siyasi gelişmeler yaşanıyordu. Avrupa’da Fransa, Fransa da ise gençler başaktörüydü tüm bu gelişmelerin.
Gustave Flaubert’in kendi hayatından esintileri de taşıyarak- bu dönem gençliğinin ayrıntılı bir panoramasını sunduğu *Bir Delikanlının Hikâyesi*, genç hukuk öğrencisi Frederic’in 1840 yılının Eylül ayında yaptığı bir gemi yolculuğu ile başlar. Genç Frederic, Avrupa’nın yaşadığı siyasal ve sosyal kargaşalar içinde kendi kaderini kendi eline almaya çalışacak, kibar alemlere girip çıkacak, yükselme arzusuyla dolup taşacak, kendi gibi genç arkadaşlarının kimi zaman büyük yardımlarını görecek kimi zaman da ihanetleriyle karşılaşacaktır. Tüm sosyal ilişkiler değişirken, bütün arkadaşları gibi bir yandan diğer yana savrulurken Frederic’in kalbinde sadece tek bir şey değişmeden, olduğu gibi kalacaktır: O ilk gemi yolculuğunda görüp tutulduğu, kendinden yaşça büyük Madam Arnoux’ya olan aşkı…
Ayrılıklarda öyle bir an gelir ki sevilen kadın artık bizimle beraber değildir.
Sonunda yelkovan yirmi beşi gösterince Madam Arnoux, şapkasını usulca bağlarından tutup aldı.
*Allah’a ısmarladık dostum, sevgili dostum! Sizi bir daha göremeyeceğim! Son kadınlık teşebbüsümdü bu! Ruhum hiç yanınızdan ayrılmayacak. Tanrı’dan size rahmet dilerim!* dedi.