Konumuz aşkın zevkleri. Sade suçları uyandırmayı sever. Aşk, tutkuya dönüşür, o olmayan her şeyi yakar. Sade`nin bu tutkusu ensestüel bir tutkudur. Marquis de Sade, 18. yüzyılın sosyal ve dini düzenini reddeden bir devrimcidir. Yazınsal eylemleri telaşlı ve kanlı. Dehanın ortaya çıkışıdır bu.
Simone de Beauvoir sordu: Sade`yi Yakmalı mı? Diğer yazarlar, Sade 150 yıl yasaklandıktan sonra onda radikal bir felsefenin izlerini bulmaya çalıştılar. Cinselliği odak noktası motif olarak gören Sigmund Freud`un psikanalizinin öncülü olarak da görüldü Sade. Sürrealistler onu selamladılar ve Guillaume Apollinaire onun için şöyle dedi: "Dünyaya gelmiş olan en özgür ruh".
"Biliyor musun sevgili Sensible, elinde bir kalem varsa olağanüstü şeyler yaşayabiliyorsun." Hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Donatien Aphonse Marquis de Sade bir sapkın mıydı? Bütün eleştirmenlerin ve hatta ahlâkçıların da kabul ettiği gibi "cinsel hayatın Zorba`sı" mıydı? Yoksa, aslında sadece "yasaklamanın yasaklanmasını" dileyen ve bütün yazdıklarını yukarıdaki cümlesiyle açıklayan basit, insan yönü skandalsız, yalın bir yazar mı?