Özdenören, aşkı bir mecaz kılan beşerî koşulların bir köprü, bir merdiven olduğunu ihsas ettirirken, aşkın gerçeğini yatay boyutu dikey boyuta bağlamanın bir imkanı olarak irdeliyor. Aşkın diyalektiği ise, bu bağlantıyı kurmanın, aşk derdine düşmenin, merdiveni çıkmanın kendine özgü serüveninde karşılaşılan türlü hallerden ibaret; kalbin çeşitli hallerinden...
Mecnun'un, Leyla'ya ulaşması mümkün kılınmışken bile, onun kendisine yardımcı olanlara değil ve fakat Leyla'ya ulaşmasına engel olanlara dua etmesi, âşık için aradaki engellerin anlamına bir atıf olmalı. Nitekim derdinin izalesi için Kâbe' ye dua etmeye gönderildiğinde, o, derdinin artması için dua eder.
Bir şeylerin değişmiş olduğu kesin görünüyor, ama değişen şey aslında nedir? Değişen şey aşkın kendisi midir, aşka yüklenen anlam mıdır, yoksa insanların gönülden anladığı kavram mı değişikliğe uğramıştır?
Öyle bir an gelir ki, Allah, bütün görünenlerden daha âşikâr olarak görünür. Ama kime? İşte sözü geçen dört gözünü birden kullanabilenlere... İkisi başta, ikisi de kalpte yer alan bu dört gözüyle bakmasını bilenlere... Eşya onlar için ayna oluyor, yani aynaya dönüşüyor.
Hayır, hayalimiz bizi zorlamıyor; yaşadığımız hayat hayalimizi zorluyor, kanırtıyor onu: yüzlerce, binlerce ayağın birbirine karıştığı, adımların seçilemediği o karmaşa ortamında, minicik bir serçe kuşunun orada ne yaptığını sormak için, böyle bir gerçeğin hayalimize silah çektiğini idrak etmemiz gerekiyor.
Hayır, hayalimiz bizi zorlamıyor; yaşadığımız hayat hayalimizi zorluyor, kanırtıyor onu: yüzlerce, binlerce ayağın birbirine karıştığı, adımların seçilemediği o karmaşa ortamında, minicik bir serçe kuşunun orada ne yaptığını sormak için, böyle bir gerçeğin hayalimize silah çektiğini idrak etmemiz gerekiyor.