Maun sandalla çarpışmayı andıran bu tesadüflere artık o kadar alışmıştılar ki bugün Kalender’den dönerken gene onun âdeta çarparcasına yakından sıyırıp geçişini ayırt edememiş göründüler. Beyaz sandalın şık, zarif kaptanlarında küçük bir telaş işareti, bir ufak korku çığlığı bile uyandıramayarak geçen maun sandala her iki tarafı görebilmek üzere biraz yan oturan Peyker başını bile çevirmedi, arkasını sahile vererek Anadolu kıyısına dumanlarını serpen bir vapura dalmış gözleriyle Bihter’in beyaz örtüsünün içinde ağırbaşlı ve endişe dolu çehresi tamamıyla kayıtsız kaldı; yalnız, anneleri, sarıya boyanmış saçlarının altında gözlerinin manasına derin bir belirsizlik veren geniş bir sürme çemberiyle çevrilmiş gözlerini çevirdi, ucunda gizli teşekkür manası titreyen bir sitem bakışıyla maun sandala büsbütün yabancı kalmadı.