"Çıkmazdaysa yüreğiniz, hikayemi dikkatli okuyun, belki de bu sizin hikayenizdir…"
Hiç uçurumun kenarında olduğunuzu hissettiniz mi? Ya da ayaklarınızın altındaki kaya parçalarının koparak düştüğünü… Ben artık öyle hissediyorum ve gitgide karanlığa düşüyorum. İhanetin en ağırını en yakınlarımdan gördüm. Anne ve babamdan… Tek suçum, onların isteklerine boyun eğmememdi. Tek suçum, onların değil de yüreğimin seçtiği adamı sevmemdi… Neden insanlar kendileri gibi olmayanı ötekileştirir ki? Bu başkaldırımın bedelini çok ağır ödüyorum. Bir akıl hastanesine kapatıldım. Tüm hayatım çalındı benden. Sevdiğim adam… Dünyaya getireceğim çocuğum belki de…
Ne zormuş insanın kendinde olduğunu ispat etme çabası. Ve artık aklım yerinde mi bilmiyorum ama yüreğimin hala aklı başında. Buradan kurtulmak istiyorum. Gün yüzüne kavuşup rüzgarın saçlarımı savuruşunu hissetmek, denizin tuzlu kokusunu içime çekmek istiyorum.
Tek ümidim bu yazdıklarımı birinin bulması. Ne kadar zaman alır bilinmez, fakat bu satırları okuyacak kişiye sesleniyorum: Benim adım Clara Elizabeth Cartwright ve bu, benim hikayem. Seçim senin, ya hikayeme ortak ol ya da diğerleri gibi görmezlikten gel beni…
Ardımda Kalanlar, anlattıkları ve karakterleriyle kurgu ürünü olsa da hikayenin çıkış noktası gerçeğe dayanmaktadır. Tüm gizemleri içinde barındıran, duygu yüklü bu kitabı gözyaşları eşliğinde bitirdiğinizde, kendinizi sorgulamadan edemeyeceksiniz…
*Muhteşem bir kurguya sahip olan Ardımda Kalanlar, tüm okul ve halk kütüphanelerindeki yerini almalı.*
Sene 1920'ler. Clara henüz onsekiz yaşında ve karnındaki bebeğin sahibi olan genç adamla evlenmek istiyor. Çünkü ona deli gibi aşık. Babasına evlilik konusunu açtığında ise babasının farklı planları olduğunu, soylu ailesine soylu bir ailenin oğlu yakışacağını, kendi istediği adamla evlenmesi gerektiğini söylüyor. Clara asla bunu kabul etmiyor. Evden kaçmak istiyor fakat, başarmıyor. Ne mi oluyor, babası tarafından bir akıl hastanesine yatırılıyor.
Orada yaşadığı her şeyi, başına gelenleri, çektiği işkencelerin, bebeğinin ondan kopartılmasına dair ne varsa hepsini günlüğüne yazıyor.
Ve sene 1995. İsabella, üvey ailesinin bir müze araştırması için akıl hastanesinin deposunu incelemesi ile eline geçen bir günlüğü okumaya başlıyor. Olayları hem Clara'nin hem de İsabella'nin dilinden okurken zamana yolculuk yapıyorsunuz. Ve benim çok etkilendiğim, nefesimin daraldığı sahnelerin olduğu, tek solukta okuduğum akıcı bir kitaptı.