“Bak kızım şu önümüzdeki şey dümdüz, semsert bir mermerdi. Şu kaba, nasırlı eller onu güç kullanarak, kalın uçlu kesiklerle canını yakarak, acır mı diye düşünmeden yonttu. Üzerinde şekiller meydana getirdi. Ama şimdi şu küçük bıçaklarla eller, yüzler, silüetler çizme zamanı. Uzanıp Zeynep’in elini koca avucuna alıp kendine gösterdi. İnce bıçak sensin. Artık canı yanmamalı. Seve seve, isteye isteye ilerlemeli.’’ İnsanlar toplumları, toplumlar medeniyetleri oluşturur. Her birimiz beşer olarak geldiğimiz bu alemde kâh eziyet görerek kâh acı çekerek, kimi zaman da mutlu olarak ve sevilerek ilerlediğimiz bir yolculuk yaparız. Her yaşımız bir öncekinden farklıdır. Bu roman hem birey hem toplum olarak yürüdüğümüz bu yola iki dünyanın birbiriyle iç içe geçtiği fantastik bir fonda, bir küçük ışık tutmayı amaçlıyor. Dünya medeniyetinin girdiği çıkmaz sokak her şeyin yıkıldığı bir kıyamete vardığında kendi kendini tüketen ademoğlunun küllerinden tekrar doğuşunu resmediyor. Keyifli okumalar…