Kitabın yazarı Filibeli Ahmed Hilmi Efendi, *Bu kitabı, gerçek aşkıyla yanan, akılla anlaşılması mümkün olmayan konuları merak eden insanların zevkle okuyacağı kanaatindeyim.* diyerek takdim etmiştir.
*Hayalin Derinlikleri* anlamına gelen A’mâk-ı Hayâl, yirmi üç fantastik hikâyeden oluşuyor. Çağının edebiyat örneklerine öncülük eden, sürükleyici ve derinlikli hikâyeler, aynı zamanda yazarın yeniliklere açık bir kişi olduğunu da gösterir. Ahmed Hilmi Bey, tasavvufî düşünceyi tanıdıktan sonra yazdığı bu hikâyeleri çok ciddiye almış ve şöyle yazmıştı:
*Okuyucularımıza sunduğumuz bu hikâyeler -bunların hikâye olup olmadığı iyi düşünülmelidir- eğer beğenilirse kendimizi bahtiyar sayacağız. Zira, bu kitaba rağbet edilmesi, insanların ciddi meselelerle ilgilendiğini göstermesi bakımından çok önemli.*
Filibeli Ahmed Hilmi Bey’in bu kitapta vermeye çalıştığı ders şu metinde gizli: *Ey avare yolcu! Yürü! Durma, yürü! Bu geçici dünyanın zevkleri seni Allah’a kavuşmaktan alıkoymasın. Bu eşsiz manzaraların, bu güzelliklerin hepsi yalnızca bir rüya ve hayaldir. Ey zavallı ziyaretçi! Yürü! Durma, yürü! Yürü, kendi aslına kavuş. Olgun insan olmanın dereceleri bunlardır. Geçici süs ve gösterişi terk edip, yürü ki Allah’a kavuşma şerbetinden içesin. Yürü ki, yokluk meydanında Allah’ın kudretini ve sırrını göresin.*
Halkımız içinde bir zümre var ki yalnız "bilmediğini bilmez", bundan başka her şeyi bilmek iddiasındadır. Hekim değildir, lakin hekimleri küçümser, önüne gelene ilaç tavsiye eder. Evlenmesini asla bilmemiş, içi dışı çirkin bir karı almıştır; böyleyken her gence evlenme usulü öğretir. Birçok para harcayarak yaptırdığı ev ahıra benzer, mamafih Mimar Sinan'ı bile beğenmez..