Her hastanın ve hatta her ölünün, hayat için bir ışık olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenledir ki, Allah`ın rızası laboratuvarlarda gizlidir. Anatomi laboratuvarlarında hekimlerin ve özellikle de cerrahların en önemli eğiticilerinin ölüler olduğu hakikati, kulaklarımızda küpe olmalıdır. Zira H. Rouviere`in (Paris, 1922) ifadesi ile "Anatomi tıbbın ve cerrahinin hep meşalesi olmuş ve olmaya da devam edecektir".
“Çekirdeğin zarına dokunmayın!” emrindeki çekirdeği, hurma, zeytin ve hatta kabak çekirdeği zanneden zihniyetin, bu hususlarda fetva vermesini beklemek, daha büyük cehalettir. Kromozomu, geni, hücreyi, rölativiteyi, uzayı ve insanı tanımayan, fizik, kimya, matematik, biyoloji ve felsefe bilmeyenlerden ve Allah’ın rızasının tespih tanelerinden ziyade, laboratuvarlarda gizli olduğunun bilincinde olmayanlardan başka nasıl bir “fetva” beklenebilir ki...
Doğuştan var olan genetik kodlardaki sanat şifreleri mi hekimleri musikiye, sanata yönlendiriyor, yoksa hayati ve sağlığı armoni, estetik ve balans olarak gören hekimlik mi, doktorları musiki ve sanata yönlendiriyor? Bu bir muamma... Nitekim hangisi hangisini tetiklemiş, bilmiyoruz. İyi bir hekim, iyi bir cerrah olabilmek için, sanatçı ruhuna sahip olmak gerekir.